Ahmet
New member
“Suriyeli işçiye sigorta yapılır mı?” sorusu neden sadece hukuki değil, vicdani bir meseledir
Hepimizin kulağına tanıdık geliyor bu soru: “Suriyeli işçiye sigorta yapılır mı?”
Kimi bunu hukuki bir merakla soruyor, kimi ise ekonomik bir serzenişle. Ama ben, bu konunun sadece yasa maddeleriyle değil, toplumsal vicdan ve adalet duygusuyla da konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü mesele sadece “yapılır mı?” değil — “yapılmalı mı, neden yapılmalı, kimin için yapılmalı?” sorularını da içeriyor.
Toplum olarak yıllardır “misafir”, “sığınmacı”, “geçici koruma” gibi tanımların ardında, insan hikâyelerini görmezden geliyoruz. Oysa sigorta, sadece bir prim meselesi değil; bir insanın emeğini, varlığını ve geleceğini tanıma biçimidir. Bu yüzden bu tartışma, cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet ekseninde yeniden düşünülmeli.
Yasal zeminden öte: Sigorta, insanın görünürlüğüdür
Evet, yasal olarak “geçici koruma statüsündeki Suriyeliler” belirli koşullar altında çalışma izni alarak sigortalı çalışabilir. Fakat pratikte durum farklı. Kayıtsız çalışma hâlâ yaygın; özellikle tekstil, tarım, inşaat ve hizmet sektörlerinde.
Burada kritik olan şu: Sigortasız çalışmak, yalnızca devleti vergi kaybına uğratmaz; bir insanı görünmezleştirir. “Emek var ama kayıt yok.”
Bu görünmezlik, sosyal koruma sisteminin dışında kalmayı, iş kazasında tazminat alamamayı, hatta doğum veya hastalık izni hakkına sahip olamamayı getiriyor.
Ve işte burada mesele, bir “ekonomi” değil, insan onuru meselesine dönüşüyor.
Toplumsal cinsiyet perspektifi: Kadın Suriyeli işçiler neden iki kat görünmez?
Suriyeli kadın işçiler, bu tablonun en sessiz aktörleri. Çoğu ev eksenli ya da tekstil atölyelerinde, “yardımcı kadın eli” olarak görülüyor. Sigorta yaptırılmıyor çünkü “zaten evde oturuyordu, şimdi az da olsa para kazanıyor” mantığıyla sömürülüyor.
Kadın bakış açısı burada devreye giriyor: empati ve insan odaklı adalet.
Birçok kadın forumda bu meseleyi, “biz olsaydık” üzerinden tartışıyor: “Kendi çocuklarımıza nasıl bir iş güvencesi isterdik?”
Kadınlar genellikle sistemin insani tarafını hatırlatıyor: kreş hakkı, doğum izni, güvenli çalışma ortamı.
Bu yaklaşım, toplumsal adaletin duygusal ama çok güçlü zeminini oluşturuyor.
Erkek perspektifi: Sorunu nasıl çözeriz, sistem nasıl işler?
Forumlarda ve çalışma hayatında erkeklerin yaklaşımı çoğunlukla daha analitik ve çözüm odaklı. “Yasal düzen nasıl?” “İşveren ne kazanır, ne kaybeder?” “Devlet bu işin neresinde?”
Bu yaklaşım önemlidir çünkü duygusal farkındalığı, sistemsel dönüşüme taşır.
Çözümcü erkek sesleri genellikle şunu savunur:
- Çalışma izni süreçleri kolaylaştırılmalı.
- Sigorta primi teşviki verilmeli.
- Denetimler hem işvereni hem işçiyi koruyacak şekilde dengelenmeli.
Ama bazen bu analitik dil, insani tarafı unutturabiliyor. O yüzden, empatik kadın bakışının ve çözümcü erkek bakışının birleştiği bir dil, belki de bu tartışmanın en adil biçimidir.
Sosyal adalet: “Biz” kavramını yeniden tanımlamak
Bir toplumun adaleti, sadece kendi vatandaşına değil, misafirine de nasıl davrandığıyla ölçülür.
Suriyeli işçiye sigorta yapılması, sadece onun hakkı değil; bizim toplumsal vicdanımızın aynasıdır.
Sigorta, “sen de bu sistemin bir parçasısın” demektir.
Bir iş kazasında can veren sigortasız Suriyeli, sadece bir işçi değil; sistemin sessiz kurbanıdır.
Bu noktada “biz” kavramını yeniden düşünmeliyiz:
Biz kimiz? Sadece kimlik numarası olanlar mı?
Yoksa aynı sokakta nefes alan, aynı güneşin altında ter döken herkes mi?
Toplumsal çeşitlilik, sadece kültürel zenginlik değil; adaletin sınavıdır.
Gerçek yüz: Kayıt dışı ekonominin toplumsal bedeli
Sigortasız Suriyeli işçi çalıştırmak, kısa vadede “ucuz iş gücü” gibi görünür. Ama uzun vadede:
- Haksız rekabet doğurur.
- İş güvenliği standartlarını düşürür.
- Kadın ve çocuk emeği sömürüsünü normalleştirir.
- Toplumsal huzuru zedeler.
Bir işverenin “zaten Suriyeli, ucuz çalışsın” demesi, sadece ekonomik değil, ahlaki bir çürümedir.
Bu cümle, emeğin milliyeti olduğunu varsayar. Oysa emek evrenseldir; kimlik değil, insanlık temelinde korunmalıdır.
Toplumun rolü: Sessiz kalan da sorumludur
Sigortasız işçi çalıştıran sadece patron değil; bunu “normal” gören toplum da bu döngünün ortağıdır.
Birçok kişi “ama devlet de izin vermiyor ki” diyor. Evet, bürokrasi zordur; ama çözüm talep eden vatandaş sesi çıkmadıkça sistem değişmez.
Devlet politikalarını dönüştüren şey, kamuoyu baskısıdır.
Suriyeli işçilerin sigortalanması, sadece bir yönetmelik değil; toplumsal bilinçle olgunlaşacak bir süreçtir.
Peki ya çözüm? Realist ve insani bir yol haritası
1. Yasal Bilinçlenme: Hem işveren hem işçi, haklarını ve yükümlülüklerini bilmeli.
2. Sigorta Teşvikleri: Devlet, Suriyeli işçi çalıştıran işletmelere prim desteği sağlayabilir.
3. Kadın Odaklı Programlar: Kadın Suriyeli işçilere yönelik güvenli çalışma alanları ve sosyal destek fonları oluşturulmalı.
4. Toplumsal Diyalog: Medyada, forumlarda ve mahalle düzeyinde bilinçlendirme yapılmalı.
5. Sivil Toplum İşbirliği: STK’lar, hem eğitim hem denetim süreçlerinde aktif olmalı.
Bu adımlar, hem “erkekçe” çözümcülüğü hem “kadınca” empatiyi birleştiren gerçekçi bir denge oluşturabilir.
Forumdaşlara açık çağrı: Sizce adaletin ölçüsü nedir?
Bu noktada size dönmek istiyorum:
- Sizce Suriyeli işçiye sigorta yapmak “lüks” mü yoksa “zorunlu insanlık” mı?
- Devletin teşvik vermesi mi gerekir, yoksa bu bir ahlaki sorumluluk olarak işverenin vicdanına mı kalmalı?
- Kadın Suriyelilerin görünmez emeğini görünür kılmak için ne tür toplumsal adımlar atılabilir?
- Kayıt dışı çalışmayı “zorunluluk” olarak görenlerle nasıl bir dilde buluşabiliriz?
Cinsiyet fark etmeden, herkesin bu konuda bir söz hakkı var.
Çünkü sigortasız bir işçi, yalnızca kendi kaderiyle değil; hepimizin adalet anlayışıyla sınanıyor.
Son söz: Adalet, sadece yasa değil, empatiyle başlar
Bu tartışmayı kuru bir mevzuat satırına hapsetmeyelim.
Evet, “Suriyeli işçiye sigorta yapılır mı?” sorusunun cevabı teknik olarak “evet, yapılabilir.”
Ama esas mesele şu:
Yapıyor muyuz?
Yapmadığımızda, kimliğinden bağımsız bir insanın hakkını yutmuş olmuyor muyuz?
Adalet, cinsiyet, kimlik, köken tanımaz.
O yüzden gelin bu başlıkta sadece tartışmayalım; vicdanımızı da güncelleyelim.
Hepimizin kulağına tanıdık geliyor bu soru: “Suriyeli işçiye sigorta yapılır mı?”
Kimi bunu hukuki bir merakla soruyor, kimi ise ekonomik bir serzenişle. Ama ben, bu konunun sadece yasa maddeleriyle değil, toplumsal vicdan ve adalet duygusuyla da konuşulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü mesele sadece “yapılır mı?” değil — “yapılmalı mı, neden yapılmalı, kimin için yapılmalı?” sorularını da içeriyor.
Toplum olarak yıllardır “misafir”, “sığınmacı”, “geçici koruma” gibi tanımların ardında, insan hikâyelerini görmezden geliyoruz. Oysa sigorta, sadece bir prim meselesi değil; bir insanın emeğini, varlığını ve geleceğini tanıma biçimidir. Bu yüzden bu tartışma, cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet ekseninde yeniden düşünülmeli.
Yasal zeminden öte: Sigorta, insanın görünürlüğüdür
Evet, yasal olarak “geçici koruma statüsündeki Suriyeliler” belirli koşullar altında çalışma izni alarak sigortalı çalışabilir. Fakat pratikte durum farklı. Kayıtsız çalışma hâlâ yaygın; özellikle tekstil, tarım, inşaat ve hizmet sektörlerinde.
Burada kritik olan şu: Sigortasız çalışmak, yalnızca devleti vergi kaybına uğratmaz; bir insanı görünmezleştirir. “Emek var ama kayıt yok.”
Bu görünmezlik, sosyal koruma sisteminin dışında kalmayı, iş kazasında tazminat alamamayı, hatta doğum veya hastalık izni hakkına sahip olamamayı getiriyor.
Ve işte burada mesele, bir “ekonomi” değil, insan onuru meselesine dönüşüyor.
Toplumsal cinsiyet perspektifi: Kadın Suriyeli işçiler neden iki kat görünmez?
Suriyeli kadın işçiler, bu tablonun en sessiz aktörleri. Çoğu ev eksenli ya da tekstil atölyelerinde, “yardımcı kadın eli” olarak görülüyor. Sigorta yaptırılmıyor çünkü “zaten evde oturuyordu, şimdi az da olsa para kazanıyor” mantığıyla sömürülüyor.
Kadın bakış açısı burada devreye giriyor: empati ve insan odaklı adalet.
Birçok kadın forumda bu meseleyi, “biz olsaydık” üzerinden tartışıyor: “Kendi çocuklarımıza nasıl bir iş güvencesi isterdik?”
Kadınlar genellikle sistemin insani tarafını hatırlatıyor: kreş hakkı, doğum izni, güvenli çalışma ortamı.
Bu yaklaşım, toplumsal adaletin duygusal ama çok güçlü zeminini oluşturuyor.
Erkek perspektifi: Sorunu nasıl çözeriz, sistem nasıl işler?
Forumlarda ve çalışma hayatında erkeklerin yaklaşımı çoğunlukla daha analitik ve çözüm odaklı. “Yasal düzen nasıl?” “İşveren ne kazanır, ne kaybeder?” “Devlet bu işin neresinde?”
Bu yaklaşım önemlidir çünkü duygusal farkındalığı, sistemsel dönüşüme taşır.
Çözümcü erkek sesleri genellikle şunu savunur:
- Çalışma izni süreçleri kolaylaştırılmalı.
- Sigorta primi teşviki verilmeli.
- Denetimler hem işvereni hem işçiyi koruyacak şekilde dengelenmeli.
Ama bazen bu analitik dil, insani tarafı unutturabiliyor. O yüzden, empatik kadın bakışının ve çözümcü erkek bakışının birleştiği bir dil, belki de bu tartışmanın en adil biçimidir.
Sosyal adalet: “Biz” kavramını yeniden tanımlamak
Bir toplumun adaleti, sadece kendi vatandaşına değil, misafirine de nasıl davrandığıyla ölçülür.
Suriyeli işçiye sigorta yapılması, sadece onun hakkı değil; bizim toplumsal vicdanımızın aynasıdır.
Sigorta, “sen de bu sistemin bir parçasısın” demektir.
Bir iş kazasında can veren sigortasız Suriyeli, sadece bir işçi değil; sistemin sessiz kurbanıdır.
Bu noktada “biz” kavramını yeniden düşünmeliyiz:
Biz kimiz? Sadece kimlik numarası olanlar mı?
Yoksa aynı sokakta nefes alan, aynı güneşin altında ter döken herkes mi?
Toplumsal çeşitlilik, sadece kültürel zenginlik değil; adaletin sınavıdır.
Gerçek yüz: Kayıt dışı ekonominin toplumsal bedeli
Sigortasız Suriyeli işçi çalıştırmak, kısa vadede “ucuz iş gücü” gibi görünür. Ama uzun vadede:
- Haksız rekabet doğurur.
- İş güvenliği standartlarını düşürür.
- Kadın ve çocuk emeği sömürüsünü normalleştirir.
- Toplumsal huzuru zedeler.
Bir işverenin “zaten Suriyeli, ucuz çalışsın” demesi, sadece ekonomik değil, ahlaki bir çürümedir.
Bu cümle, emeğin milliyeti olduğunu varsayar. Oysa emek evrenseldir; kimlik değil, insanlık temelinde korunmalıdır.
Toplumun rolü: Sessiz kalan da sorumludur
Sigortasız işçi çalıştıran sadece patron değil; bunu “normal” gören toplum da bu döngünün ortağıdır.
Birçok kişi “ama devlet de izin vermiyor ki” diyor. Evet, bürokrasi zordur; ama çözüm talep eden vatandaş sesi çıkmadıkça sistem değişmez.
Devlet politikalarını dönüştüren şey, kamuoyu baskısıdır.
Suriyeli işçilerin sigortalanması, sadece bir yönetmelik değil; toplumsal bilinçle olgunlaşacak bir süreçtir.
Peki ya çözüm? Realist ve insani bir yol haritası
1. Yasal Bilinçlenme: Hem işveren hem işçi, haklarını ve yükümlülüklerini bilmeli.
2. Sigorta Teşvikleri: Devlet, Suriyeli işçi çalıştıran işletmelere prim desteği sağlayabilir.
3. Kadın Odaklı Programlar: Kadın Suriyeli işçilere yönelik güvenli çalışma alanları ve sosyal destek fonları oluşturulmalı.
4. Toplumsal Diyalog: Medyada, forumlarda ve mahalle düzeyinde bilinçlendirme yapılmalı.
5. Sivil Toplum İşbirliği: STK’lar, hem eğitim hem denetim süreçlerinde aktif olmalı.
Bu adımlar, hem “erkekçe” çözümcülüğü hem “kadınca” empatiyi birleştiren gerçekçi bir denge oluşturabilir.
Forumdaşlara açık çağrı: Sizce adaletin ölçüsü nedir?
Bu noktada size dönmek istiyorum:
- Sizce Suriyeli işçiye sigorta yapmak “lüks” mü yoksa “zorunlu insanlık” mı?
- Devletin teşvik vermesi mi gerekir, yoksa bu bir ahlaki sorumluluk olarak işverenin vicdanına mı kalmalı?
- Kadın Suriyelilerin görünmez emeğini görünür kılmak için ne tür toplumsal adımlar atılabilir?
- Kayıt dışı çalışmayı “zorunluluk” olarak görenlerle nasıl bir dilde buluşabiliriz?
Cinsiyet fark etmeden, herkesin bu konuda bir söz hakkı var.
Çünkü sigortasız bir işçi, yalnızca kendi kaderiyle değil; hepimizin adalet anlayışıyla sınanıyor.
Son söz: Adalet, sadece yasa değil, empatiyle başlar
Bu tartışmayı kuru bir mevzuat satırına hapsetmeyelim.
Evet, “Suriyeli işçiye sigorta yapılır mı?” sorusunun cevabı teknik olarak “evet, yapılabilir.”
Ama esas mesele şu:
Yapıyor muyuz?
Yapmadığımızda, kimliğinden bağımsız bir insanın hakkını yutmuş olmuyor muyuz?
Adalet, cinsiyet, kimlik, köken tanımaz.
O yüzden gelin bu başlıkta sadece tartışmayalım; vicdanımızı da güncelleyelim.